19 Kasım, 2011

Kadın

Cep telefonundan yazıldığı icin türkçe harfleri desteklemeyen bir yazı :

Su iki gunde tanik oldugum en kayda deger olay, postane duvar dibine oturmus sigarasini dev cakmagiyla yakan- itiraf etmeliyim ki oylesine buyuk bir cakmak gormemistim bundan once ve gerektiginde bir insanin butun anilarini atese verilebilir oyle bir cakmakla-yanina oylesine cokuverdigimde bir cirpida bana hayirsiz oglundan, annesinden ve parasi olsa cok uzaklara gitmek istediginden bahseden, belki ellilerinde ama yuz yasinin yorgunlugunu bir ceket gibi uzerinde tasiyan ve o ceketi ativerse sanki yeniden dogacakmis gibi, tam da omun dilegi gibi- yeniden dogacagimi bilsem- buradan binlerce kilometre uzakta dogmak isterdim diyordu, kufrediyordu herseye, herkese- belki kimilerine gore aklini yitirmis, bana gore yasamin tam merkezi o kadin olmalı

Zamanda

Cocuklugumdaki öğleden sonraları anımsatan bu cok tanıdık duygu, kanepede uzanmış sıcaktan gevşemiş bir halde biraz kestirirken, garip ve umutsuz bir duygunun icine girmişken üşüyorken kendiliğinden üzerime giydiğim bir giysi gibi sanki.

Dışardaki güneşli  ve soğuk hava, benim içimdeki karmasa, tedirginlik , umutsuzlukla mı birleştiğinde bu duygu ortaya çıkıyor? Güneş ve umutsuzluk nasıl bir çağrışım yapabiliyor ki anılarıma?
Mutsuz öğleden sonraların yıllar  sonraki çağrışımı, yeniden o anın içindeymiş hissini tetikleyen nedir?